top of page

Eşik Yazıları: Yamalarla Yaşamak - Çöküşü Geciktiren Sistem III

  • Yazarın fotoğrafı: Can Ezgin
    Can Ezgin
  • 17 Haz
  • 2 dakikada okunur

Giriş: Sistemlerin Kırılganlığı ve Günü Kurtarma Politikaları


İnsanlık tarihi boyunca karşılaştığımız büyük krizler, çoğu zaman radikal dönüşümlerin değil, geçici çözümlerin habercisi oldu. Değişim talepleri, statükonun çeperinde dolaştı; köklü müdahaleler yerine sistemin kendi çöküşünü geciktiren tedbirler devreye sokuldu. Bugün geldiğimiz noktada, bu kısır döngü daha da belirgin: Kapitalist sistemin neden olduğu sosyal eşitsizlikler, çevresel felaketler ve ekonomik krizler, kalıcı ve bütünsel çözümleri zorunlu kılıyor. Devletler ve şirketler, sistemin dokunulmazlığına sadık kalarak yalnızca "yama" üretmeye devam ediyor.


1. Karbon Ticaretinden Arınmaya Uzak Bir Dünya


Küresel ısınma çağımızın en acil sorunu. Ancak çözümler, hâlâ piyasa mantığının dışına çıkabilmiş değil. Karbon vergileri ve karbon ticareti gibi uygulamalar, doğaya verilen zararı durdurmaktan ziyade, onu mali bir terime dönüştürüyor. Kirletenin, kirletmeye devam edebilmek için ödeme yapması, ekolojik suçların meşrulaştırıldığı bir sistem yaratıyor.


Fosil yakıt kullanımının azaltılması gerektiği bilimsel olarak açıkken, bu sektörlere verilen sübvansiyonlar hâlâ devam ediyor. Yenilenebilir enerjiye geçiş, çoğu zaman sembolik projelerle sınırlı kalıyor. Gezegenin sınırları daralırken, sistem kendi kârlılığını öncelemeye devam ediyor.


2. Eşitsizlik: Yardımlarla Maskelenen Derin Uçurum


Dünyanın birçok bölgesinde gelir eşitsizliği uçurum hâlini aldı. En zengin %1’lik kesim, toplam servetin çoğunu elinde tutarken; yoksulluk, milyonlarca insan için kronik bir gerçekliğe dönüştü. Devletlerin bu soruna verdiği tepki ise, genellikle sosyal yardımlar aracılığıyla geçici rahatlama sunmak oluyor. Fakat bu, temel ekonomik yapının sorgulanmadığı bir denge kurmaya çalışmaktan öteye geçmiyor.


Eşitsizlik, yalnızca gelirle sınırlı değil. Eğitim, sağlık, barınma ve hatta iklim krizine karşı dayanıklılık gibi temel yaşam alanlarında da eşitsizlikler büyüyor. Bu koşullarda, sosyal yardımlar bir tür “vicdan konforu” halini alıyor. Asıl soru ise yerinde duruyor: Neden bu kadar çok yardıma muhtacız?


3. Çöküşü Geciktirme Stratejisi: Reform Maskesi Altında Statüko


Devletler ve şirketler, sistemin sürdürülebilirliği için sürekli olarak reformdan söz ediyor. Ancak bu reformlar, genellikle yalnızca semptomları bastırmaya yönelik. İklim değişikliği, gelir eşitsizliği, göç krizleri gibi sorunlar, sistemin yapısal çelişkilerinden doğuyor. Bu çelişkiler çözülmedikçe, yapılan her müdahale sadece bir "geciktirme" işlevi görüyor.


Asıl mesele, bu oyalama stratejisinin bir yönetim biçimine dönüşmüş olması. Çözüm üretmeyen ama çözüm arıyormuş gibi görünen politikalar, kamuoyunu yatıştırıyor; ama sistemi dönüştürmüyor. Böylece yama üstüne yama yapılan kumaş, sonunda kendi ağırlığını taşıyamaz hale geliyor.


Sonuç: Yeni Bir Hayal, Yeni Bir Sistem


Tüm bu krizler içinde asıl ihtiyaç duyulan şey, teknik düzenlemeler değil; hayal gücüdür. Mevcut sistemin sınırları içinde dolaşan çözümler artık yetersiz. Doğaya saygılı, adaleti merkeze alan, ekonomik paylaşımı yeniden kurgulayan bir düşünce yapısına ihtiyaç var. Bu, yalnızca bir politik program değil; bir varoluş biçimi, bir etik duruştur.


"Dünya, geçici çözümlerle sürdürülebilir değil. Kalıcı bir yaşam için geçici olanı değil, doğru olanı seçmek gerekiyor."


Yeni bir dünya, yeni bir insanlık tahayyülüne ihtiyaç duyuyor. Ve bu tahayyül, artık ertelenemez.


Can Ezgin 

Telif  Hakkı Saklıdır 

Yorumlar


 En İyi Hikayeler

bottom of page